29 Nisan 2009 Çarşamba

GAP Turu: Mardin 2

Yılandan çok korkan babaannem ne zaman yeşillik bir alana girse hep"Şahmeranın başı için" der. Küçükken ne olduğunu anlamadığım birşey olan şahmaran, Türkan Şoray'ın "Şahmaran" filmi ile hayat bulmuştu. Anadolu'da bununla ilgili bir figür olduğunu biliyordum ama ayrıntılarını hiç araştırmamıştım.
Mardin'de otelin tam karşısında bu sanatla geçinen bir aile ile tanıştık, Hasan Usta(insan bir resmini çekmez mi ustanın, sohbetten resimi çekmeyi unuttum valla) sanatı gibi kendisi de koruma altına alınması gereken insanlardan, içten, candan, bizi
öyle güzel karşıladı ki, dükkanda müşteri değil, misafir gibi ağırladı.
Hiç duyurulmasa da Nisan başında Kaliforniya'da Anadolu Sanatları sergisine katıldığını, çok rağbet gördüğünü, çok meraklısı olduğunu anlattı, o anlattıkça ben sevindim, yaptığı işe aşık insanlar beni duygulandırıyor, hemen gözlerim doluyor.

Mar Behnam Kilisesi,
Mardin Müzesi,Kahve sevmeyen ben mırranın ve mırra içme rituelinin hastası oldum,
Dikkat!!!! Hem at, hem eşşek tepebilir.
Benim için Mardin'deki en güzel süpriz, sokak aralarında gezerken karşıma çıktı, çat kapı özgürlüğümüzü kullanarak daldık atölyeye ve bana göre dünya güzeli Cemil İpekçi ile karşılaştık, uzun uzun neler yaptığını anlattı, kadınlar için, çocuklar için...
Seviyorum bu adamı, hep diyorum dünya bu kadar çeşit olduğu için güzel, Mevlevi bir arkadaşım der bu sözü, çok severim "Allah çeşidi sever". Cemil İpekçi'de atölyede bin çeşit insan ile harıl harıl çalışıyordu.
Haftaya devammmmm, bayılana kadar Güneydoğu:)

GAP Turu: Mardin 1

Resimlerde görüp çok merak ettiğim yerlerden biriydi Mardin. Gerçekten ince ince işlenmiş, ayrıntılarda kaybolmuş bir şehir bence. Kendimi taş işlemelere bakmaktan alamadım. İnsanlar ömür vermişler ayrıntılar için, biz herşeyi bu kadar hızlı tüketirken bu görüntüler zamanı biraz yavaşlattı, sakinleştirdi.

Mardin'de ilk durak Deyrulzafaran Manastırı, çok ayrıntıya girmeden, benim gözümden resimleri paylaşacağım, tarihçesi için bu linki tıklamanız yeterli.

Gezdiğimiz tüm manastırların bakımına ve temizliğine hayran kaldım, özellikle tuvaletler İstanbul'daki en yeni alışveriş merkezlerinden bile temizdi. "Temizlik imandan" sözü gerçekten Süryaniler için doğru sanırım, keşke gittiğim camiler ve medreseler için aynı şeyleri söyleyebilseydim.


Mardin'de 2. durak, Kasımiye Medresesi, ayrıntılar burada, Google'dan araştırırken Ekşi Sözlük'de de ilgili bu linki buldum, hislerime tercüman oldu arkadaşlar,sağolsunlar:)

Kaldığımız otel Mardin'in nüfuslu ailelerinden Ensari'lere ait Erdoba, Selçuklu Konağı idi. Odanın heryeri taş oymaydı ama biraz "görüntü var, ses yok" gibiydi, eksiklikleri dile getirince asabi otel müdürü ortamı biraz gerdi ama yine de ben çok beğendim.
Mardin'den ortaya karışık,Yarın: Mardin'e devam, Mardin bir postla biter mi hiç?

28 Nisan 2009 Salı

GAP Turu: Şanlıurfa

Ne zamandır yapmak istediğim GAP turunu geçen hafta gerçekleştirdim sonunda.Eşimle, çalıştığım üniversitenin Tarih Bölümü öğrencilerinin peşine takılarak 8 gün boyunca Şanlıurfa, Mardin, Midyat, Diyarbakır, Hasankeyf, Halfeti, Gaziantep'i karış karış gezdik. Bugün Şanlıurfa ile başlıyorum, yaklaşık 1000 adet resim çektiğim için hepsi bir anda paylaşılacak gibi değil çünkü.


Şanlıurfa denince akla ilk gelenlerden, Balıklı Göl;

Balıklı Gölün balıkları,(beni kafalamadılarsa eğer) lapin olduğunu söylediler:) Gerçekten insan sesine, alkışa duyarlı bu balıklar, hepsine geliyorlar ve kutsal oldukları için yenmiyorlar;

Nemrut'un İbrahim Peygamberi aşağı attığı rivayet edilen kale, bu burçların arasından aşağıda yanan ateşe atıldığı söyleniyor. Allah tarafından ateşe "Ey ateş, İbrahim'e karşı serin ve selamet ol" emri veriliyor.Bu emir üzerine, ateş suya odunlar da balığa dönüşüyor.
Kaleden Şanlıurfa;

İbrahim Peygamberin doğduğu mağaranın girişi, içerinin resmini çekemedim, çok kalabalık ve dar bir alandı ayrıca ayakkabıları çıkarıp içeri girildiğinden yoğun ayak kokusu vardı içerde, bu yüzden hemen çıkmak zorunda kaldım mağaradan:)

Kaleyi ve Balıklı Göl'ü gezdikten sonra kahve içmek için şehirde gezindik biraz. Oturduğumuz bu kahvehanede canlı müzikte vardı,
Künefe yemeden olmaz tabii, burası da tepsi büyüklüğünde künefeleri olan Edessa,yolunuz düşerse dış görüntüsüne aldanmadan uğrayın, gerçekten enfesti künefesi,

Yarın:Mardin